4.02.2015

Çağrışım haritaları ve kontrolsüz algı

Terakki etmemiş yani şuuru açılmamış insan derecesine göre plansızdır, plan yapsa da uygulayamaz, yada uygulasa da devam ettiremez. Bunun çözümü için insanın kendi üzerinde çalışması lazım. Kuran "aleykum enfusekum" der. Çözüme kendinizi değiştirerek başlayın.

Bunun da bu asrın realitelerine göre çok verimli bir kaç basamağı var. Kısaca şuur açma basamakları diye de adlandırabileceğimiz bu yeni Kurani yolu şu maddelerle özetleyebiliriz:




1-Kontrolsüz hayali ve
2-olumsuz duygu ifadesi (şikayeti) terk
3-kendini gözlem 
4-kontrolsüz algı ve
5-dolaylamayı terk.

Bu basamakları tek tek aşan kişinin şuuru yavaş yavaş açılır. Böylelikle o kişide anlık gaza gelip, daha sonra gaflete dönmeler yaşanmaz. İçindeki duygusal enerjiyi aklının vize verdiklerine odaklama fırsatı bulur. Zaten şuuru kapalı insan aklen doğru bulduğu şeyleri yapamaz, yanlış bulduğu halde yapageldiği şeyleri de terkedemez değil midir?!

İlk üç basamak üzerine daha önceden çok yazıp söyledik. İşin mekanizmasına ve Kurani altyapısına değindik. Şimdi bu yazıda kontrolsüz algı (impressions) hususuna biraz değinelim. Hadiseler, şuuru açılmamış insanlarda kontrolsüz düşünce ve hislere sebep olur. Dış dünyadan alınan data duygu fakültelerini harekete geçirir Dış dünyadan alınan bilginin, şuuraltı bağlantılarla içeride hareketlenmelere sebep olması da bizim hallerimizi yani modlarımızı değiştirir. Hedefe ulaşmak, alınan kararların uygulanması ve sürekliliği için motive olmuş hallerin sürekliliği lazımdır. Algı kontrolü (sosyal algı değil, self-acquired impression) bunun için önemli. Kontrolsüz algıda en temel problem, kişinin gözlemlediğine şuursuzca otomatik olarak anlam ve değer yüklemesidir. Sabah uyandınız, planladığınız iş için son derece şevklisiniz. Ama biri hakaret etti. Aslında size ulaşan sadece bir hava titreşimi, yani ses. O sesi Türkçe bilmeyen bir adam duysa hiçbir etkisi olmayacakken, siz o sese yüklediğiniz anlam ile motivasyonunuzu yerle bir ediyorsunuz. Dışarıdan alınan bilgiye yüklenen anlamlar şuuraltındaki imajlarla kıyaslanarak o dataya duygusal bir değer yükleniyor. Kişinin şuuraltı resimlerinin farkına varması bu yüzden çok mühim. Şuuraltı resminde kendisini mübarek tasvir eden biri, dış dünya algısında kendi hakkındaki hafiften bir günahkar imasını dahi kaldıramaz. Şuuraltı resimlerinde kendini çok saygıdeğer gören biri konuşma verirken başka birinin konuşmasını terk etmesi karşısında kitlenecektir. Kendi kendine istediği kadar "ben tam bir hayvanım" desin, başkası ona hayvan dediğinde morali bozuluyorsa şuuraltındaki resme dokunulmuştur. Şuuraltı resminde kendisini çok güzel, yakışıklı, karizma vs. gören birine karşı kendisinin yanında başkasının bu hususiyetleri öne çıkarıldığında çok rahatsız olacaktır, farkına varamadığı bir kıskançlık hissine sebep olacaktır. Çok sinsi algılar var, yapısı karmaşık olduğu için psikolojide kompleks diye ifade edilir. Bu self-imajlar da onlardan biri işte.

Tekrarlamakta fayda var. Bilgi işlem mekanizmamız koca bir iceberg gibi, görünen yani farkında olduğumuz kısım, farkına varmadığımız şuuraltının cüzi bir kısmı. Dış dünyadan sürekli bir data akışı var mekanizmaya. Anlık duygu düşünce hareket ve eğilimlerimiz bu bilgi işlem neticesiyle belirlenir. Her bir görüntü, ses, koku, kelime, cümle vs iç dünyamıza girdiği andan itibaren kontrolsüz zincirleme çağrışımlara sebep olur. Kontrolsüz olması da bizim anlık neyi yapmak isteyip neyi istemediğimizi yani tercihlerimizi(!) belirler. Biz de kendimiz seçtik zannederiz.

Anlık kontrolü zor olan bu zincirleme çağrışımlar neticesinde kişi "kitap okuyamıyorum, namaza kalkamıyorum, derse odaklanamıyorum" şikayetlerini dillendirmeye başlar. Mesele ne kadar karmaşık olsa da işin güzel bir yanı var. Bu çağrışımlar şuuraltında belli bir yol izler. Bu yollara harita diyoruz. Ve uzun vadede bu şuuraltı haritası yeniden ve isteğe göre çizilebilir.

Yani düşünün ki, dış dünya ne olursa olsun, sizin şuuraltı haritanız hep aynı noktaya çıkarıyor, hep Allahı hatırlarıyor. Güzel olmaz mıydı? Yada sürekli vazifenizi düşünüyor, dünyaya dalgın ama işinize odaklı yaşıyorsunuz. Kafanıza koyduğunuz hedefleri bir bir halletme yolunda vazgeçmeden ilerliyorsunuz. Kim istemez ki?

Size müthiş bir kıyak yapacam, dikkatle dinler ve uygularsanız hayat kaliteniz en az 2 katına çıkar. Şuuraltı çağrışım haritasında zaman ve mekanın etkisi büyük. Bu etkiyi akıllıca kullanan kişi işlerindeki odaklanma ve verimi artırabilir. Bir işi günün belli vakitlerinde veya belli başlı mekanlarda düzenli olarak yapıyorsanız şuuraltı bu işi o zaman ve mekanla bağdaştıracaktır.

Şuuraltındaki bağdaştırma işlemine association, bunun şuurlu bir şekilde yapılmasına da anchoring diyeceğiz. Bu bir şuuraltı programlamasıdır. Aslında şuuraltındaki bu association bir cins Pavlovian bir tepkidir. Her gün aynı saatte yemek yiyen, o saatte ister istemez yemek düşünür. Yada kütüphaneye sadece ders çalışmak için giden biri, başka bir vesileyle uğradığında otomatik olarak dersleri aklına gelir. Bu yüzden çalışma mekanınızı twitter gazete gibi malayaniyatla iştigal etme ve yemek mekanınızdan ayrı tutun ki daha kolay odaklanabilesiniz.

Odaklanmak için malayaniyat dediğim twitter ve sair iştigallerinizi günün belli saatlerine ve mekanlara düzenli olacak şekilde yerleştirin. Ders çalışırken, namaz kılarken, kitap okurken istemediğiniz konuların aklınıza gelmesi ve dikkatinizi dağıtmasının temel sebebi bu cins mekan ve zaman kaynaklı çağrışımlar.

Şeytanın tayfları da, meleklerin ilhamları da bu çağrışım haritalarındaki çatalları kullanarak sizi yönlendirir. TV ve çevreden edindiğimiz şuuraltıyla güneş gözlüğü, sakız çiğneme, tesbih sallama gibi ufak şeylerle belli halleri hatırlar, belli modlara sokar insanı.

Bunun yanında namaza daha derin odaklanmak isteyen kişi namazlarını hergün düzenli bir dış işarete bağlamalı. En fıtri olanı ezandır, sonra abdest ve mescid. Daha başka işaretler de bulunabilir elbet. Ama sünnet-i seniyye en güzeli. Benzer şekilde takke, cübbe, sarık ve seccade gibi aksesuarlar da belli halleri çağrıştırır ve bizi o moda sokarlar, namaza odaklanırız. Namazlarını vaktin evvelinde kılan kişinin şuuraltında ezan, mescid ve abdest birer association oluşturur. Biri diğerini çağrıştırır.

Sünnet-i seniye insanın şuuraltı çağrışımlarını (nefsini) terbiye eden mucizelerle dolu. Hangi birini anlatayım bilemiyorum. Hani "risale-i nuru oku anlamasan da feyz alırsın" derler ya, doğrudur. Zira inceledim, filmlerdeki 25. kare gibi şuuraltı mesajlarıyla dolu. Kuran çağrışımlarla şuuraltı mesajları verir. Bediüzzaman da bu çağrışım haritasını kullanır. Hatta hazret bu çağrışımların farkındadır ve Muhakemat, Unsur-ul Belagatte bunu anlatır.

Şuuraltı çağrışım haritası tecrübelerle şekillenir. Hayal ve rüyalar da tecrübedir. Kontrolsüz hayaller kontrolsüz çağrışımlar oluşturur. Hayal kurmak uzman denetiminde yapılırsa faydalı sonuçlar da elde edilebilir. Mesela köpek korkusunu hayal kurdurarak kırdırabilirsiniz.

Bazı tasavvuf ekollerinde rabıta-yı şeyh ve rabıta-yı mevt gibi hayali kullanan temrinler vardır. Bu sayede şuuraltı yeniden dizayn edilir. Esasında nefs-i emmare dediğimiz şeyin şuuraltı benliğinden farkı yoktur. Şuuraltı da kişiye kötü şeyler emreder, tabi Allah merhamet etmezse. İbadetlerin bir meyvesi olan tasavvuftaki nefs terbiyesi aslında şuuraltı çağrışım haritasını düzenleme eğitimidir.

Şuuraltı çağrışımlarında ince bir nokta daha söyleyeyim: birine bir meseleyi söylerken olumlu ifadelerle anlatırsanız daha kolay ikna olur. Mesela "kapıyı kapatma" ile "kapı açık kalsın" aynı anlamdadır ama çağrışımları farklıdır. İlkinde şuur kapıyı kapatma anlar, şuuraltı kapat anlar. İkincisinde ikisi de aynı şeyi anlar.

Çocuklar üzerinde test edebilirsiniz. "Bir şeyi X yapma" ile "bir şeyi Y yap" arasındaki tesir farkını kendiniz gözlemleyebilirsiniz. (Y = X') Çocuklar genelde şuuraltıyla hareket ettikleri için onları iyi gözlemlemek lazım. Belli bir yaştaki çocuklar için derler ki "ne dersen tersini yapar". Buna katılmıyorum, genelde olumsuz suggestion'larda tersini yapar, olumlularda değil.

Velhasıl, kendisinin programlanabilir bir makine olduğunu kabul eden kişi bu şuuraltı çağrışım haritasını akıllıca kullanırsa terakki basamaklarında hızlı ilerler.

2 yorum:

  1. Yazının ilk bölümünde bahsedilen sistematik yani yol önce bence insan kendisini bi karşısına samimi olarak alıp konuşmalı ama bu dediğim gerçekten normal d-f-z zeka seviyesinin üstünde olan manyetik dediğimiz halk arasında karşılığı olmayan bir seviyede yapılmalı..

    İşte bu kapıdan girilmeden sanırım bu adımlar bir kısır bir döngü olur..

    Haa halk arasında yok dedim de aslında vardır buna tövbe derler ama tövbe onlar için pişmanlık gibi birseydir %10 hakikat payı olsada halk tarafından kendi istedikleri gibi çevrilmiştir. Oysa tevbe 'yeni bir düşünce tarzı' demektir, yani eskisi var onu at bunu uygula..

    Not:Sahabe, HE ve BZ gibi yüksek insanların bence gayet normal olduğu bizim ise anormal olduğumuz gerçeği aslında onlar extreme değiller...ulaşılmaz değiller.. Nufus-u emmare tarafından müthiş bir cerbeze var..Efendimize asm aynısını yapıyorlar..

    Extra not: pls bu kadar uzun yazmayın abi kısa yazılarınızı okuması daha zevkli:)

    YanıtlaSil
  2. Bence daha uzun yazın abi. Yetmedi...

    YanıtlaSil