25.09.2011

Evrim Üzerine Yeniden


Evrim meselesinde doğru soruyu soramazsak, doğru cevaplara ulaşamayız. Soru evrim var mıdır yok mudur sorusu değil, evrimin doğruları ve yanlışları neler sorusudur. Zira çok cüzlerden oluşan bir küllü reddetmek, tüm cüzlerini de reddetmeyi iktiza eder. Bu da tartışmasız ve herkes tarafından kabul edilmiş bir çok hakikati de reddetmek demektir ki, hakikate karşı büyük bir saygısızlık olur. O halde evrim belli kontekslerde tekrar analiz edilmeli, oturması gereken rayına daha münasip bir şekilde oturtulmalı.

Evrim yaratılışın alternatifi midir?

Batı dünyası ve hristiyanlığı, Newton'ın mekanistik kainat görüşünden etkilenmiş hatta benimsemiştir.  Buna göre tanrı kainatı bir ilk yaratma ile yarattıktan sonra diğer tüm oluşumları kanunların ve sebeplerin ellerine bırakmıştır. Tüm hadiseler bu kanunların muktezası neticesinde önceki sebeplerinin birer çocuğu şeklinde ortaya çıkar. Tanrıdan bağımsız ama tanrının ara sıra mucizelerle müdahele ettiği bu kainat görüşü, velediyet akidesinin bir veledidir. Bu düşünce, kainatın tanrıyı içine alabilmesi ve kainatın kendisini varsayılan (default) kabul edip, tanrıyı kainat içinde herkesten güçlü, herkesten bilgili, herşeye müdahale edebilen üstün-insan (super-human) imajıyla görmeleri, ara-sıra mucize ile müdahale eden bir tanrı düşüncesini de beraberinde getirmiştir.

Bu nedenle batıdaki evrimle ilgili tartışmaların hemen hepsi ''evrim''/ ''yaratılış'', ''evrimci/yaratılışcı'' kavramlarını birbirlerine alternatif olarak kullanırlar. Maattessüf, islam dünyası da evrim fikrini bu dualite zemininde almış, bu husustaki kendi kelamını, teolojisini uygulama ve kendi ikliminde yeniden yorumlama yoluna girememiştir. Bunun en büyük iki sebeplerinden birincisi, evrim nazariyesinin yayıldığı konjönktörün neticesi, batının evrimi inkar-ı uluhiyet fikrinin eşantiyonu olarak vermesi, ikincisi ise evrimin inanç-inkar tartışma fırtınasına hazırlıksız yakalanan islam aleminin mütedeyyin ve akl-ı selim sahibi bilimadamı eksiğinden kaynaklanan korunmacı ve reaksiyoner tutumu olmustur.  

Halbuki Kuran'ın ikliminde herşeyin tekevvünü, bulutların oluşumu ve yağmurların yağmasından, yıldızların hareketlerine, embriyonik gelişmeden toplumların kazandıkları zafere kadar yaratılış kavramı içerisinde takdim edilir. Bu bağlamda evrim için mevcut öngörülenlerin tümü doğru bile olsa Kuran terminolojisinde Allah'ın yaratması kapsamına girer. Bu yüzden evrim ve yaratılış birbirine münafi değildir. Olsa olsa, evrim biyolojik yaratılışın mekanizmalarından birini açıklamaya yönelik bir teori olabilir. Halböyleyken evrim üzere dönen tartışmalar Allahın varılğını ve yaratmasını sorgulamaktan çok uzaktır.

Kuranda Hz. Adem mefhumu ve evrim

Kur'an-ı Azim'uşşan, bir bildirge yahut bir tarih kitabı olmadığı gibi, gayesi de insanlara sadece bir takım bilgiler sunmak değildir.  O, ezeli bir kelam olması itibariyle çok külli maksatları havidir. Maksatlarından birinin zaman boyutuna izdüşümü, şahsın ve toplumun potansiyel havi olduklari hususiyetleri kuvveden fiile çıkarmak, yani ideal ferd ve toplum oluşturmaktır. Bu yüzden her ayeti, her kavramı, bütün zamanlara ve bütün insanlara hitap eder.  Çoğu zaman da ayetlerin ilk, sarih manalarının yanında türkçede kullandığımız ¨kızım sana diyorum, gelinim sen anla¨ deyimindeki gibi işari ve remiz manalarıyla hitap eder.
Mesela Hz. Adem aleyhisselam'ın şahsında aynı zamanda beniAdem yani insanlık anlatıldığı gibi, İblis'in şahsında da insanlığa düşman olan tüm şeytanlar ve şeytanlık  anlatılır. İnsanlığın babası olan Hz. Adem'in yaratılışı, Kuran-ı Kerimde safha safha anlatılır.

Tüm bunların ışığında denilebilir ki, insanlığın safha safha yaratılması herkesçe müsellem olmakla birlikte, esas mesele, Hz. Adem aleshisselamın biyolojik cesedinin hazırlanma safhalarının biyolojik zeminde mi, materyal seviyede mi, metafizik dünyada mı yoksa daha başka bir alemde mi cereyan ettiği sorusudur. Bu düşüncelerin herbiri ise Kuran-ı Kerimin ve sahih hadislerin sarahatini inkar etmemek şartıyla, itikadi olmayıp, ¨fihi nazarun¨ kategorisine dahildir.

Şairane-1: Bir Hayalin Te'vili

Eskilere Ait Bir Futuhat-ı Mekkiye Meyvesidir


Seyr başlıyor...
Ve yavaş yavaş, göz kepengini indirdi...
Yavaş yavaş, manaya cisim giydirdi...
Şuursuz girdi uzun ince yoluna
İnceden perde çıktı karşısına




İşte dualite...
Perde iki renkli, hem iki yüzlü,
Biri siyah, diğeri beyaz süslü
Beyaza bir göz, siyaha bin bakıyor,
Bin göz ki manası o Bir'den geliyor.


Ben nerdeyim?
Siyahtayım, hem ayakta,
Kupkuru hava, güneşin alnında,
Mana kayıplara karışmış,
İnsan yokluğa allışmış...


Harmoniye ceza...
Binlerin içinde, hareketli bir gün...
Koşuşturmaca, bağrıştırmaca, para, eğlence, gürültü...
Güneşin tam altında, terler içinde, hava kupkuru...
Ağlamak bile yasak, kalbin yeni kuralı..
Durmak dile haram, gözler kırık cam edalı,


Davet var...
Perdenin verasından esrarlı bir musiki
Kalbinden yakaladı ve sundu daveti...
Yasak kalktı, göz ağladı, sundu aczini
Celali bir ses geldi, bekle ve gör halini


Perdeyi geçenler...
Kesret boğuyor ama reca var..
Etrafa bakıyor ki gönüller dar...
Perdenin ardına geçiyor bir ikisi...
Geçenler de kayboluyor, hem kendisi hem sesi...


Acz, dua kabına damladı
Bir dua, manası sırlı hayattan,
Bir dua, can cekişen fıtrattan...
Bir dua, mazideki masumiyetten...
Bir dua, istikbalin yiğidinden...


İşte duanın tesiri 
İçini vicdani bir his bürüdü
At artık şu dağ cürmünü...
“Kimsin sen? Yine kim konuştu?”
Ses yok... Demek konuşan sükuttu...


Nasıl bir ses bu sükut?
Tıpkı bir çağlayan sesi...
Belki kuşların musikisi, rüzgarın neşvesi...
Belki dalganın narası, berkin yüksek sadası...
Ama kelimeden münezzeh, sade, vazıh edası


Sesimi takip et...
Bütün görüntü bir akıl yanılgısı...
Formlar ve suretler ayak prangası...
Fikirlerin kokuşmuş gıda...
Hislerin düşmüş ayağa...


İlk ders...
Çok kelime var ki seni kandırıyor...
Hem aklını hem ruhunu bulandırıyor...
Olmayana var, mevcuda yok diyorsun..
Var olanın birliğini bilmiyorsun...


Kafa karışık... 
Var olan bir olmalı, Bir olan var olmalı..
Ama beyin sızlıyor, bu görüntü neyin malı?
Gaye-i hilkat nedir, aceb ezeli midir?
Manası yoktan değil, ilm-i ilahi ezelidir.


Tehlikeli bölge...
Benim hakikatım, ilimde vardı Ezelde
hadistir sen nazarında, ezelidir O'nunkinde
Vahdet-ül vücud deme, zira tehlikelidir.
Ama bil ki senin vücudun çok şüphelidir.


Zaman mefhumu...
Akıl sordu ki zaman diyorlar nedir?
Büyük bir hakikatın bir cilvesidir.
Hakk dediler onun  hakiki adına,
Görünür bakınca levh-i mahv-u isbata,